11 Şubat 2017 Cumartesi

MÜSLÜMAN NEDEN KAYBEDER


İbn-i Haldun der ki:

”Akıl etmek Müslümanlar tarafından terk edildi ve bu yüzden zelil bir hale düştüler.” Demek ki akıl etmekten vazgeçtik ki kaybediyoruz. Halbuki Kur'an: "Akıl etmez Misiniz?" sorusunu "İman Etmez Misiniz?" sorusundan daha fazla sorar. Çünkü Kur'an kör bir bağlılık istemez! Müslüman neye niçin inandığının bilince hareket eder düşünür,düşünür,düşünür. Mevzunun başına dönersek ilk ve en önemli neden akıl etmek bunun terki  izmihlal yani çöküştür.
Zelil olma sebeplerimizden belki en önemlisi hakkı bilmemiz hakkı tutup kaldırmamız ve ben merkezcil davranmamız.Yunus Süresi 44. Ayet mealen şöyle der : ” Şurası kesindir ki Allah, insanlara zerre kadar zulmetmez. Ne var ki, insanlar kendi kendilerine zulmedip duruyorlar.” Bir örnek teşkil etmesi açısından bir olaya yer verelim, Müslüman olmayan Kanada Başbakanı Trump'ın kararnamesi sonrası ülkeye alınmayan Müslümanlara itafen :
"Zulüm, terör ve savaştan kaçanlara kucak açıyoruz. İnancınız ne olursa olsun çeşitlilik bizim gücümüzdür. Kanada’ya hoş geldiniz." Müslüman olmayan bir lider ve zulüm karşısındaki dik duruşu takdire şayan değil mi? Bu güzel Başbakanın aslında kendi yaptığımız bu zulmü yine kendimiz kaldıracağız, ‘insanoğlu zulüm eder kader adalet eder’ çerçevesinde kader adalet  ettiği ana kadar çalışmalıyız, ifadelerinin hayata geçirilmiş şeklini sergiledi bu konuşmasıyla. "Garibin hikayesini dinlemek için yine bir garip kulağı gerekir" der Celaleddin i Rumi. Çünkü: Yarayla alay eder, hiç yaralanmamış olan. Kısacası 'ateş düştüğü yeri yakar...' Halbuki hakiki bir müminin demesi gereken :"ateş nereye düşerse düşsün beni yakar..." olmalı. Peki o zaman bizdeki bu rehavet nedir?Yada dil ile söylenen şehadet kalbe inmemiş midir? Akif’in deyimi ile;
“Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım”olmamalı mı?
Yada Hazreti Ali'nin dediği gibi "Zulüm iki türlüdür, biri zulümeder diğeri zulme rıza gösterir, ikisi de zalimdir." dememeli miyiz?
 Ne yapabiliriz? sorusuna cevaben şöyle diyebiliriz: bizim için hak olanı başkası için suç saymayalım; başkasında gördüğümüzde günah saydığımızı kendimize helal kılmayalım.Hem dostumuz, hem de düşmanımız için “insaflı ve adaletli” olalım. Sanki bu dünya bize kalacakmış; sanki sonsuza dek var olacakmışız; Ve sanki hiç hesap vermeyecekmişiz gibi sorumsuz yaşamayalım.Bilelim ki bu dünya, “hayatını yaşamak” değil, hayatını, “ebedi hayat”a hazırlamak içindir. Ama “hak ve adalet çizgisi”nde. Hasılı kelam son sözde Muhammed İkbal’e kulak verelim:

“Müslümanların yeniden Müslüman olmaları lazım...”
vesselam...


1 yorum: